Hukuk Güncesi
12 Mart 2018 Tarihinde yazıldı
Bir Hukuk Genel Kurulu Kararı Işığında; Boşanma Protokolü Nasıl Yapılmalı?
Boşanma davaları çoğu zaman iplerin sonuna kadar gerildiği, herkesin birikmiş öfkesini ve kinini davaya, hatta müşterek çocuklar üzerine kanalize ettiği; hukuktan çok psikolojik savaşın sürdüğü davalardır.
Ayrılık eşiğinde bulunan eşlerin “rasyonel” davranamamaları ise çoğu zaman bir çok sonucun yanında boşanma protokollerine de eksik veya yanlış hükümlerle yansır.
Boşanma Protokolü Yapalım ama nasıl?
Geçerli bir boşanma protokolünden bahsedebilmek için tarafların; Boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda anlaşmış olmaları ve Hâkimin de bunu uygun bulması şarttır.
Boşanmanın mali sonuçlarının içerisine ise; boşanma nedeniyle talep edilecek maddi ve manevi tazminat, yoksulluk ve iştirak nafakası girmektedir. Belirtmek gerekir ki; eşler arasında mal rejiminin tasfiyesi meselesi boşanma protokolünün konusu değildir.
Ancak uygulamada; boşanma protokolü düzenlenirken, çoğu zaman mal rejiminin tasfiyesine ilişkin hükümler de kimi zaman doğrudan kimi zaman dolaylı olarak protokole girmektedir. O zaman ortaya yeni uyuşmazlık konuları çıkmaktadır. Konuya bir Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ışığında bakmak yararlı olacaktır.
2010/2-96 Esas ve 2010/106 Karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına konu olmuş ihtilaf, mal rejimi tasfiyesiyle ilgili bir hükmün boşanma protokolünde yer almasıyla ilgilidir.
Dava konusu olaylar şöyle gelişmiştir: Taraflar ilk derece mahkemesinde boşanma protokolü ile anlaşmalı olarak boşanmışlardır. Protokolün; 4.maddesinde tarafların kendilerine ait eşyaları aldıkları, 5.maddesinde birbirlerinden hak ve alacakları kalmadığı, 7. maddesinde ise; evlilik birliği içinde edinilmiş herhangi bir malları olmadığı bu yönde de bir taleplerinin bulunmadığını beyan etmişlerdir.
Boşanma protokolündeki mal rejimine ait 7. madde hariç diğer maddeler mahkeme hükmünde yer almıştır.
Boşanmanın ardından müşterek gayrimenkule ilişkin Katkı Payı alacağı davası açılmıştır. Davalı olan taraf, boşanma esnasında boşanma protokolü yapıldığını ve Protokolde yer alan 7. madde nedeniyle bu davanın açılamayacağını protokolün görülmekte olan bu davada Kesin Delil olduğunu ileri sürmüştür.
Yerel mahkeme; tarafların boşanma davasındaki protokolle boşanmanın mali sonuçlarını düzenlediğini, buna rağmen daha sonra bu şekilde açılan davanın iyi niyet ve doğruluk kurallarına uymadığı gibi hakkın kötüye kullanılması olduğunu tespit ederek açılan katkı payı davasını ret etmiştir.
Özel daire ise; açılan katkı payı davasının boşanmanın ferileri kapsamında olmadığını, boşanma davasının hüküm fıkrasında katkı payına ilişkin hüküm kurulmadığını bu nedenle tarafların sunacakları deliller çerçevesinde bu konuda hüküm kurulması gerekirken davanın reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararı bozmuştur. Yerel mahkeme kararında direnmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlıktaki çekişmeli konu şudur: Taraflarca akdedilen boşanma protokolünde yer alan mal rejiminin tasfiyesine ilişkin bir madde “Boşanma kararı hükmünde açıkça yer almasa dahi” mal rejiminden kaynaklanan hakların talep edilmesine engel olur mu? Keza, sunulan protokol mahkeme içi ikrar niteliğinde değerlendirilebilir mi?
Hukuk Genel Kurulu kararında; Mal rejiminden kaynaklanan taleplerin boşanmanın ferilerinden olmadığını tespitle ayrıca dava konusu edilebileceğini, ancak söz konusu uyuşmazlıkta; boşanma protokolündeki imzaların taraflarca inkâr edilmemiş olması, mahkemenin protokolü onaylamış olması, her ne kadar hüküm kısmında protokoldeki 7.madde açıkça yer almasa da tarafların beyanları sunulan belgeler nedeniyle protokolün “mahkeme içi ikrar ve kesin delil niteliğini“ etkilemeyeceğinden bahisle davacının Katkı Payı davası açamayacağını tespit ederek Yerel Mahkemenin direnme kararını onamıştır.
İrdelediğimiz Hukuk Genel Kurur kararında da görüldüğü üzere, boşanma protokolünde yer alması şart olmayan bir hüküm/düzenleme sebebiyle davacı hak kaybına uğramıştır.
Açıkça görülmektedir ki, boşanma protokollerinin hazırlanması ve içeriği sonuçları düşünülerek, bir ihtilafı çözerken yeni ihtilaflara yol açmayacak titizlikle hazırlanması gerekmektedir.
Av. Reyhan Tekcan